Gastronomiyle sinemanın ilham verici kesişiminde konumlanan Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali, bu yıl da Ege’nin en özgün lezzet duraklarından biri olan Urla’da başladı. 25 Mayıs Pazar gününe kadar devam edecek festival, sinemaseverleri ve gastronomi tutkunlarını aynı masada buluşturuyor.
Festival boyunca düzenlenecek söyleşiler, tadım etkinlikleri, ustalık sınıfları, film gösterimleri ve atölyeler, hem yerel mutfak kültürünü görünür kılmayı hem de uluslararası gastronomi sineması üzerinden yeni hikâyelere alan açmayı hedefliyor. Festival programı, Urla’nın doğallığı ve çokkültürlü yapısıyla harmanlanarak, katılımcılarına sadece bir festival değil, çok duyulu bir deneyim vadediyor.
Urla’da “Esnaf Lokantaları Hikayeleri”
Urla Uluslararası Gastronomi Festivali’nin en samimi, en lezzetli oturumlarından biri hiç kuşkusuz 23 Mayıs Cuma günü Urladam Ağaçlı Sahne’de gerçekleşen “Esnaf Lokantaları Hikayeleri” söyleşisiydi. Yönetmen ve anlatıcı Ezel Akay’ın moderatörlüğünde; esnaflığın ruhunu yıllara yayılan emeğiyle temsil eden İsmet Gecikmiş ve Handan Kaygusuzer’in içten hikâyeleriyle şekillenen bu buluşma, izleyenlere sadece yemek değil, kültür, hafıza ve dayanışma üzerine düşünme fırsatı sundu.

Esnaf Lokantaları: Sadece Yemek Değil, Bir Yaşam Tarzı
Ezel Akay’ın “esnaf aşçı” tanımıyla açtığı sohbet, lokantacılığın salt karın doyurmanın ötesinde, kuşaktan kuşağa aktarılan bir kültürel miras olduğunu vurguladı. İsmet Gecikmiş, elli yılı aşkın meslek hayatında, Urla’nın manavından kasabına kadar yerel tedarik zincirine sadık kalışını “sürdürülebilirlik budur” diyerek tarif etti. Gecikmiş’in çocuklarına ve stajyerlerine verdiği öğüt ise günümüz gastronomi dünyasında hâlâ geçerli: “Bu işi sevmeden yapamazsın.”
“Sevgiyle Pişen Her Yemek Bir Hikâye Taşır”
Söyleşinin bir diğer konuğu Handan Kaygusuzer, 1999 yılında eşinin iş değişikliğiyle ev hanımlığından mutfağa uzanan serüvenini içtenlikle anlattı. “40 yaşında çarşıya indim; demek ki bana bir misyon verilmişti,” diyen Kaygusuzer, anneannelerinden öğrendiği tarifleri sağlık odaklı, samimi sunumlarla bugüne taşıyor. Çiftçilerin sabah kapısına kadar getirdiği ürünlerle yaptığı yemeklerde mevsimselliğe sadık kalan Kaygusuzer, esnaflığı “akrabalık gibi bir bağ” olarak tarif etti.
Urla: Gastronominin Sessiz Gücü
Konuşmacıların ortaklaştığı noktalardan biri de Urla’nın bir gastronomi merkezi olarak yükselişi oldu. Yerellik ve özgünlük üzerine kurulu bu mutfak anlayışı, İzmir’in çokkültürlü dokusunu da içine alarak geniş bir tat yelpazesi sunuyor. Söyleşide “aynı yemeği 100 yıldır aynı özenle pişirmek” ile “esnaf aşçı” kimliği tanımlanırken, bu istikrarın yeni nesil şeflere de ilham verdiği vurgulandı.
Topraktan Tabağa, Mahalleden Menüye
Söyleşinin en kıymetli çıktılarından biri de şuydu: Bir lokanta sadece yemek üretmez, çevresindeki hayatı da dönüştürür. İsmet Usta’nın her sabah çay içtiği kasabıyla kurduğu bağdan, Ezel Akay’ın Balat’ta açtığı meyhanenin mahalle estetiğine katkısına kadar, esnaflığın asıl gücü “birlikte üretme ve yaşatma” kültüründen geliyor.
İlk yorum yapan siz olun