Çellist Çağ Erçağ ve piyanist İris Şentürker’in; Brahms, Rachmaninov, Fauré ve Tchaikovsky’nin çello ve piyano için yazılmış eşsiz eserlerini yorumladığı “Miras” albümü çıktı ve bizim de severek dinlediğimiz çıkışların başında geldi. Ülkemizin önde gelen iki müzisyeni, Kaş’ın Gökçeyazı köyündeki zarif bir taş evin yüksek tavanlı duvarlarının tarifsiz akustiğinde kaydettiği bu zamansız albümle geçmişin ve doğanın “Miras”ını, bugünün ve geleceğin tınılarına dönüştürdüler.
“Miras” albümünün hikâyesi; Gökçeyazı köyünde, bakir bir tabiatın ortasında asırlık zeytin ve nar ağaçlarıyla dolu bir bahçenin içinde unutulmuş bir taş evin dönüşümüyle başlamış. Bahar-Çağ Erçağ çifti, yıllar önce içinde sayısız keçiye ev sahipliği yapan, keçi seslerinin rüzgârın uğultusuna karıştığı harabe halindeki taş evi, konser akustiğine sahip bir müzik evi olarak tasarlamış.
Ülkemizin değerli müzisyenlerinden Çağ Erçağ ve İris Şentürker, J. Brahms, S. Rachmaninov, G. Fauré ve P.I. Tchaikovsky’nin eserlerini yorumladıkları “Miras” albümünü profesyonel bir kayıt stüdyosu yerine, bu taş evin doğal ve tarifsiz akustiğinde kaydettiler. Pastoral denilince akla gelen tüm çağrışımlar, Erçağ’ın çellosu ve Şentürker’in 1931 Baby Grand Steinway& Sons piyanosuyla harmanlanarak unutulmaz bir “Miras”a dönüştü.
Albümü dinlemeye başladığınız andan itibaren, bahsedilen taş eve ve onu çevreleyen doğasına ışınlanıyorsunuz adeta.
Değerli sanatçılarla gerçekleştirdiğimiz söyleşimiz şimdi yayında.
Miras albümünün kaydını, profesyonel bir stüdyoya kıyasla doğal akustiğiyle tanınan bir taş evde yapma kararını nasıl aldınız? Bu ortamın, müziğiniz üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
İris Şentürker: Aslında bu soruyu Çağ’ın cevaplaması daha doğru olur. Sevgili Bahar ve Çağ’ın Kaş’taki harika bir akustiğe sahip evlerinde gerçekleştirdik. Bu aslında Çağ’ın hep olan bir hayaliymiş. Bir gün telefonda “provaları piyano olsa da orada yapsak, kayıt alabilsek ”diye konuşurken ben kendi Steinway kuyruklu piyanomu Kaş’a yollamayı teklif ettim. Gerçekten de piyanonun sesi bu muhteşem akustikte çok güzel bir sonuç verdi.
Çağ Erçağ: Eşimle hem hayatımızı geçirmek hem de müzik çalışmalarımı yapabilmek adına, doğa içinde yaşayabileceğimiz bir ev hayali kuruyorduk. Bahçe içinde, can dostu hayvanlarımızla beraber, büyük şehir stresi ve kaosundan uzakta olacağımız, yüksek tavanlı bir taş evimiz olsun, konserler, kayıtlar yapalım, bunu da insanlarla paylaşalım diye düşünürdüm. Fazla büyük olmayan bir arazi içinde, restorasyon yapabileceğim yıkık bir taş ev aramaya başladım. Çanakkale’den güneye Kaş’a doğru giderek başladım araştırmaya. Kaş Gökçeyazı Köyü’nden tam istediğim özelliklerde bir yer karşıma çıktı. Uzun ve zorlu bir süreçte evi tamamlayabildik. İris ile kayıt, konser hayallerim ile ilgili sohbet ederken ‘size piyanomu yollasam’ dedi ve biz havalara uçtuk tabii. İris’e ne kadar teşekkür etsem azdır. Sonra evde bir araya geldik ve çalışmaya başladık. Amacımız taş evin doğal akustiğinde, dinleyicilerin bir konser dinliyormuş gibi, gözlerini kapattıkları zaman yanlarında çaldığımızı hissedecekleri bir albüm yapmaktı. Düşündüğümden, hayal ettiğimden daha güzel bir kayıt oldu. Bu ortam benim açımdan son derece ilham vericiydi ve konsantrasyon açısında büyük kolaylık sağladı. Eserlerdeki anlatımı daha sıcak ve cümleleri daha anlaşılır şekilde çaldığımızı düşünüyorum.
Miras albümünde yer alan Brahms, Rachmaninov, Fauré ve Tchaikovsky gibi dev isimlerin eserlerini icra etmek oldukça özel bir deneyim olmalı. Bu bestecilerin eserlerini seçerken hangi faktörler etkili oldu?
İris Şentürker: Provalarımız sırasında sevdiğimiz eserleri çalarken karar verdik. Bu eserlerin ikimizin de repertuvarında çok severek çaldığı eserler olması da etkili oldu.
Çağ Erçağ: Bu eserlerin hepsini konserlerimde çaldım. Hepsi de en bilinen, kült olmuş eserlerdir. Usta müzisyenler, olgunluk seviyesine gelinceye kadar kendilerini sınarlar. Sonatlar olsun, konçertolar olsun, öncelikle birçok defa konserlerinde icra edip daha sonra kaydetmişlerdir. Ben yaşım itibari ile belirli bir seviyede olduğumu düşünerek, ancak şimdi bu eserleri kaydedebileceğimi düşündüm.

Kaş’ın Gökçeyazı köyündeki taş evin dönüşüm süreci nasıl gerçekleşti? Evin geçmişi ve doğası, albümün yaratım sürecinde size nasıl ilham verdi?
İris Şentürker: Doğanın içinde, huzurlu, keyifli bir ortamda kayıt yapmak gerçekten olabilecek en büyük şanslardan biri. Bahar ve Çağ’ın eve yansıttıkları güzel enerjileri, ahşabın sıcaklığı, taşın doğallığı, rüzgar sesi, keçi sesi, kuş sesi… hepsi doğallığın ne kadar değerli olduğu konusunda bizlere ilham verdi.
Çağ Erçağ: Evin dönüşümü oldukça emek isteyen bir süreç oldu. Bölgenin doğasında olan kendine özgü malzemelerini kullanmaya gayret ettik. Altı ahır olan eski evin mevcut duvarlarını, hatta eski ahşap penceresini bile dekoratif olarak koruyacak bir proje yaptık. Restorasyonda kendi bahçe düzenlememizi yaparken çıkartılan taşları kullandık. Bölgenin yerlisinin katran dediği, sedir ağaçları çok önemlidir. Yer, çatı, kapı, mutfak gibi tüm alanlarda sedir ağacı kullandık. Belki bilirsiniz sedir ağacının harika bir kokusu vardır. Evde sizinle yaşamaya, nefes almaya devam eder. Her içeri girişinizde önce sedir kokusu karşılar sizi. Bölge Likya Yolu üzerinde olduğu için her adımınızda tarih var. Çok yakınımızda Korba Antik Kenti var mesela. Hiç ilgilenilmemiş, ellenmemiş, sabah yürüyüşünüzü lahitler arasında yapıyorsunuz. O zamanlarda yaşanan hayatları düşünüyorsunuz. Sonra birdenbire, bir otoyol ya da mermer ocağı projesi çıkıyor, geçmişin mirasının, doğanın insan eliyle yok edileceğini görüyorsunuz. Ben de enstrümanımla, müziğimle bu mirasa sahip çıkmaya çalışıyorum.
Çağ Bey, çello ve piyano arasındaki işbirliği sizce nasıl bir denge oluşturuyor?
Dengeden ziyade buna uyum demek daha doğru olur. Oda müziğinin en önemli enstrümanlarıdır. Bu iki enstrüman da eserlerde uyum içinde karşılıklı sohbet ederler. Tabii ki birlikte aldığınız kişi ile de bu uyumu yakalamanız lazım. İris in çello repertuvarına hakim olduğuyla doğru orantılı. Bu kayıtları, bu kadar uyum içinde her piyanistle yapamazsınız. İris in çello repertuvarına hakim olduğuyla doğru orantılı. İris en doğru piyanisttir. İnsan olarak da çok anlaştığım bir kişidir. Tabii müzik hayatına çello ile başlaması da uyumumuz açısından büyük bir katkı sağlamıştır.
İris Hanım, piyano çalarken çello ile etkileşiminizi nasıl tanımlarsınız?

Bütün yaylı enstrumanlarla oda müziği kariyerim içerisinde sayısız konser yaptım, geniş bir repertuvara sahibim. Piyanistliğimin yanında aynı zamanda geçmişte çellisttim. Çello benim için hep çok özel. Çağ gibi değerli bir çellistle çalarken müziği birlikte hissetmek de çok güzel ve özel.
“Miras” albümünde doğanın ve geçmişin izlerini müzikle harmanladınız. Bu temayı, albümde belirgin hale getirmek için çabanız oldu mu?

İris Şentürker: Miras albümü, çello- piyano repertuvarı açısından yazılmış en güzel eserlerden sadece bir kaçı. Bizler kendi sesimizle, düşüncelerimizle, yorumumuz ve duygularımızla yüzyıllardır çalınan bu eserlere yeni bir ses olduk. Bizden önce varlardı, bizden sonra da var olacaklar. Dileğimiz, sesimizi dinlemek isteyenlere miras bırakmak.
Çağ Erçağ: Herhangi bir çabamız olmadı. Her şey doğal akışında gerçekleşti. Edit yapılmayan, rüzgar ve etraftaki keçilerin seslerinin bile yansıdığı bir kayıt yapmaktı isteğimiz. Gerçekten de öyle oldu. Hatta Élégie kaydında keçilerin eşliğini duyabilirsiniz.
İkinizin de müzik kariyerinde farklı ülkelerdeki konser ve kayıt deneyimleriniz var. Bu uluslararası deneyimler, albümünüzün yaratım sürecini nasıl etkiledi?
İris Şentürker: Yurtiçinde ve yurtdışında bir çok değerli müzisyenle sahneye çıkma ve albüm kaydı yapma şansını yakaladım ve hala da bu kariyeri devam ettiriyorum. Bu benim için çok büyük bir avantaj. İster istemez bu tecrübe oda müziği alanında müzisyen arkadaşlarımla birlikte çalarken bana artı bir değer katıyor.
Çağ Erçağ: Ben özellikle Borusan Quartet ile müthiş bir öğrenime, deneyime ve çok çalışarak başarılara imza attım. Bununla birlikte farklı ülkelerde 4 albüm kaydı yaptım. Herkese kısmet olmayacak bir tecrübe edindim. Bu tecrübem sayesinde de kayıtların daha kısa zamanda, mümkün olduğunca anlaşılır ve doğal bir şekilde ortaya çıkmasını sağladı.
Gelecekteki projelerinizde “Miras” albümünde kaydettiğiniz gibi özel akustik mekanlarda farklı eserler kaydetmeyi düşünüyor musunuz?
İris Şentürker: Elbette, neden olmasın. Çağ bu konuda beni cesaretlendirdi diyebilirim. Sonuç gerçekten güzel oldu. Yaşamlarımızda doğalı aradığımız bir dönemde artık müzikte ve kayıtlarda da bu doğallığı yakalamaya çalışmak güzel olacaktır.
Çağ Erçağ: Tabi düşünüyoruz özellikle Brahms’ın Fa Majör Sonatı ve Rachmaninov Sonatını kaydedeceğiz.
Müzikteki dijital ve kültürel evrimin yaratıcılığınıza ve müzikal kariyerinize yansıması ne yönde?
İris Şentürker: İnsan bilinçli veya bilinçsiz, çevresinde olan her şeyden aslında etkileniyor. Bu olumlu da olabilir olumsuz da. Duygusal anlamda yaşadığımız olaylar, güzel anılar, sevinçler, acılar, hüzünler; bunların hepsi bizlere bir şeyler öğretiyor ve katıyor. Bu da müziğimizi kesinlikle etkiliyor. Dijital evrim de belki genç kuşağın üzerindeki kadar etkili olmasa da bizlerin de bu sisteme ayak uydurması, ufkunu genişletmesi konusunda başarılı oluyor.
Çağ Erçağ: Maalesef dijital dünya ile pek ilgili birisi değilim. Mesela hala konserlerde nota kağıtlarını kullanmayı tercih ederim. Dokunmayı, kurşun kalemle notlarımı almayı severim. Tabii ki çağa ayak uydurmak zorundayız. Her şey dört bir yandan önünüze dökülüyor. Dijital müzik platformları, bir yandan tüm yayınlara ulaşmanızı sağlarken, bir yandan çabucak tüketilmesine sebep oluyor. “Miras” albümümüzün kayıtlarını sadece bir cihazla yaptık. Ekstra bir mikrofon kullanmadık ve tamamen evimizin doğal akustiğini kullandık. Bir yandan doğal ortamda oldukça akustik bir kayıt yapıp, bunu digital platformda yayınlamak çelişki gibi duruyor ama maalesef ekonomik şartların ağırlığı, maliyetlerin yüksekliği sponsor olmadan karşılanacak durumda değil. Diğer eserleri kaydettikten sonra, albümü bir plak olarak dinleyicilere sunmayı elbette çok isteriz. Yapabilir miyiz bilemiyorum, dediğim gibi desteksiz çok zor. Bu dijital ve kültürel evrimin içerisinde, ben yine çok çalışarak ve çok üreterek devam etmeye çalışıyorum.
İlk yorum yapan siz olun