İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Caz ve Alternatif Müziğin Cesur Sesi: Şenay Lambaoğlu

“Manifesto” adlı şarkısıyla dikkat çeken Şenay Lambaoğlu; kendi hikâyesini anlatırken, müziğin sadece notalardan ibaret olmadığını, aksine her duyguyu hakkıyla yaşamanın bir ifadesi olduğunu vurguluyor. Onun için sanat, kalıpların ötesinde, risk almayı ve sürekli yeni şeyler denemeyi gerektiren bir alan. Müziğini türlerle sınırlandırmaktan kaçınarak, kendini sürekli yenilemeyi ve dinleyicilerini de bu keşfe ortak etmeyi hedefliyor.

Sanatçıyla bir araya geldik ve yaratıcılığa, ilhama ve geleceğe dair bir çok sorumuza yanıt alma fırsatı bulduk.

“Manifesto” yayınlandı. Bu şarkıyı, sizin müzikal ve duygusal dünyanızın bir bildirgesi olarak görebilir miyiz?

Evet, öyle düşünebiliriz. Hayatımızı anlamlı kılan şey, yaşadığımız tüm deneyimler değil mi? Hikayelerimizin içinde kahkaha da var, gözyaşı da. Tüm duyguları hakkıyla yaşamaktan ve günün sonunda bizi daha güçlü kılan bir motto oluşturmaktan yanayım. Müzikal anlamda ise yeni şeylerden beslenmeye ve zamanın ruhunu yakalamaya çalışıyorum. Manifesto, bu yönüyle yeni sound’lara göz kırpan bir çalışma oldu.

Şarkıyı yazma sürecinde sizi en çok ne etkiledi?

Beni etkileyen her şey şarkı yazmamda ilham kaynağı olabiliyor. İç dünyamdaki dalgalanmalar, hesaplaşmalar ve melankoli, üretim sürecimde önemli bir yer tutuyor. Aynı zamanda dünyada ve ülkemizde olup bitenler de şarkılarımın içeriğini şekillendiriyor. Hayatın her anı ve her yönü, müziğimde bir iz bırakıyor.

Genco Arı ile müzikal ortaklığınız oldukça verimli görünüyor. Bu işbirliğini nasıl tanımlarsınız?

Genco Arı ile çok eskiye dayanan bir dostluğumuz var. Son yıllarda birçok projede bir araya gelmiş olmamız benim için çok kıymetli. Multi-enstrümantalist oluşu, müzikal zekâsı, iş disiplini ve öngörüsü beni her defasında hayran bırakıyor.

Lo-Fi ve soul groove gibi türleri bir araya getirerek yeni bir müzikal dünya yarattınız. Bu türler, Türkiye’de geniş kitleler tarafından hâlâ çok bilinmiyor. Bunu bir risk olarak gördünüz mü?

Bence risk barındırmayan işler, başarı da getirmez. Alternatif müzik akımları artık ana akımı belirlemeye başladı. Pırıl pırıl genç müzik dinleyicileri giderek daha belirleyici bir konuma geliyor ve onların dünyasına ve beğenisine hitap edebilmek beni motive ediyor.

Caz müziğine olan ilginiz nasıl başladı?

Sanırım merakım beni cazla buluşturdu. Bazı tesadüfler, insanın kaderini şekillendiriyor. Radyoda duyduğum müzikler, caz sevgimi ve müzikal zevkimi geliştirdi; okul orkestralarından profesyonel sanat kariyerine ve oradan da bambaşka bir noktaya taşıdı.

Bu bir karar mıydı, yoksa büyük bir tutkunun profesyonelliğe dönüşmesi mi?

Müziğe büyük bir tutkuyla bağlıyım. İyi müzik dinlemek, sanatsal zevki zamanla geliştiriyor. Azıyla yetinmek istemiyorsunuz ve sürekli daha iyisini arıyorsunuz.

Türler arası geçiş, iyi müzisyenler için oyun alanı. Farklı türler arasında geçiş yapmak sizi daha çok heyecanlandırıyor mu?

Kesinlikle. Müziği tüm kaygılardan uzak bir deneyim alanı içinde üretmek istiyorum. Ezberlerin dışında, kendi sınırlarımı zorlayarak, her defasında yeniden doğmak ve yeni bir versiyonumla tanışmak beni heyecanlandırıyor.

Şarkının Abbey Road Studios’ta mastering yapılması, uluslararası bir seviyede iş ortaya koyduğunuzu gösteriyor. Bu deneyim size ve projeye nasıl katkı sağladı?

Şarkının prodüktörü sevgili Genco Arı, hem tüm tuşlu çalgıları çaldı hem de mix ve mastering aşamalarını tamamladı. Ancak mastering içine sinmemiş olacak ki bana sürpriz yaparak şarkıyı Abbey Road Stüdyoları’na yolladı. Eğer iyi bir müzik kulağına sahipseniz, masteringdeki farkı gerçekten hissedersiniz.

4 Nisan’da Touche konseriniz var. İzleyiciyi nasıl bir repertuvar bekliyor?

4 Nisan’da Touche’de, 18 Nisan’da ise Asa Khai Karaköy sahnesinde olacağım. Sezon boyunca bu iki güzel mekânda konserlerim devam edecek. Albümlerimden özel bir repertuvar hazırladım ve dinleyicilerimle buluşmak için sabırsızlanıyorum.

Türkiye’de caz müzisyeni olmanın zorlukları ve kolaylıkları neler?

Kendimi sadece bir caz müzisyeni olarak tanımlamak istemem çünkü müziğim birçok farklı türden besleniyor. Ancak günümüzde müzik endüstrisinde ciddi bir daralma yaşanıyor ve bu, hepimizi etkiliyor. Buna rağmen umudu diri tutup üretmeye devam etmek çok önemli. Caz müziği sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi.

Bundan sonra dinleyicilerinizi nasıl bir müzikal yolculuğa çıkaracaksınız? Gelecek projelerinizde hangi temalara veya tarzlara odaklanmayı planlıyorsunuz?

Önümüzdeki haftalarda Manifesto şarkımın, Genco Arı tarafından hazırlanan remix versiyonu yayımlanacak. Bir nevi bayram hediyesi gibi olacak. Yaz boyunca konserlerle dolu bir programım var. Sonbaharda ise yepyeni projelerle dinleyicilerimin karşısına çıkacağım.

“Keşke ben yazmış olsaydım” dediğiniz bir şarkı var mı?

O kadar çok ki… Ama sanırım Sezen Aksu, müzik tarihimizde bir kadın ozan olarak tanımlayabileceğim en önemli isim.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir