İnsan ilişkilerinin karmaşıklığını, sevginin derinliklerini ve çekişmenin mizahi yönlerini sahneye taşıyan müzikli tiyatro oyunu “Üç Tunç Tas”, izleyiciyle buluşmaya devam ediyor. Düşündürücü anlatımın ve mizahın iç içe geçtiği bu keyifli oyunun oyuncu ve yönetmeni Ahmet Şenaşnas ile yoğun temposunun arasında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Yeni yılın ilk gösterimi 5 Ocak’ta İzmir’de gerçekleşti. Yılın ilk performansı nasıl geçti sizin açınızdan?
İzmir bizi çok sevdi, biz de İzmir’i çok sevdik. İkinci kez oyun oynadık İzmir’de ve ikisi de şahane geçti. Bizim oyunumuz biraz da seyirci ile oynanan bir oyun, seyirci ne kadar bize katılırsa oyun da o kadar farklı olabiliyor. Ama İzmir seyircisi gerçekten bu konuda muhteşemdi.
Oyunun yaratım sürecine dönmek isteriz. Projenin netleşip, sahneye taşınmasına kadar geçen süreç nasıldı?
Üç Tunç Tas, tiyatromuzun ilk oyunu, biz bu oyun ile birlikte bir tiyatro kurmaya karar verdik. Bu sebeple bende yeri hep ayrı olacak. Yaratım süreci tabii ki her oyun gibi biraz sancılı, gergin ama sonunda hep birlikte bütün ekip sarılarak, provalara veda ettiğimiz bir süreci oldu. Bizim ekibimizde kimse kimseye küsmez 🙂 Yaklaşık 2 aylık bir süreçte oyun seyirci ile buluştu.

Üç Tunç Tas‘dan bahsederken ‘acıklı komedi’ ifadesini kullanıyorsunuz. Biraz daha açar mısınız?
Evet ‘acıklı komedi’ sloganı benim için tam olarak bu oyunun karşılığı, çünkü oyunun içine hayata dair ne varsa eklemeye çalıştık; aşk, çocukluk, mahalle kültürü, abiler, ablalar… Kısacası her şey… Üç Tunç Tas, karakterlerin değişken, enerjik ve hüzünlü dünyasını, hikayeleri olan müzikleriyle beraber seyirci ile buluşturuyor.
İlişkilerin karmaşıklığı ve insanın iç dünyasını sorgulaması aslında çok derinlikli bir konu. Sizin için bu temayı sahnelemek ve sahnelerken fark yaratmak zor oldu mu?
Tabii ki; insana dair bir hikaye olduğu için samimi, içten ve dikkatli olması gerekiyor. Güncel bir konuyu işliyor, ilişkileri tartışıyoruz ve bunu yaparken kimseyi incitmemek ve üzmemek en dikkat ettiğimiz konu oldu. İzmir’de bir seyircimiz; “biz oyunu seyrederken kendimizden çok şey bulduk, çok sevdik, çok teşekkür ederiz” demişti. İşte tıpkı bu yorum gibi aldığımız nice geri dönüşler bizim için en kıymetli olan şeylerin başında geliyor.

Üç Tunç Tas müzikli bir oyun. Bu kısmının çalışma süreci nasıldı? Sizin müziğe karşı özel bir ilginiz var mı?
Müzik kısmı en keyifli kısımlarından biri çünkü seçtiğimiz her müziği sahnelerin hikayelerine göre seçtik ve bu süreçte orkestra şefimiz Semih çok titiz çalıştı. Ara ara benden sıkıldığını da söyledi 🙂 Çünkü ben oyunun müzikleri ile ilgili aklıma bir fikir geldiğinde hemen Semih’i (Yahya Semih Bulut)ararım , o da hiç itiraz etmeden “yaparız abim” der 🙂 Sağ olsun bu oyunda emeği çok büyük.

Hem yönetmek hem oynamak oldukça meşakkatli olsa gerek. Zorlayıcı bir süreç mi?
Çok zorlayıcı tabi ki, ama benim için şahane bir deneyim oldu. Neyi yapmak ve neyi yapmamak ile ilgili bir sürü şey öğretti bana.
Klasik oyunları düşünecek olursanız, hangi klasik tiyatro oyunu ve yazarı favoriniz?
Sanırım en zor soru bu benim için bu röportajda. Ama benim için bir oyun vardır, yeri de hep ayrıdır klasiklerde; William Shakespeare Macbeth diyebilirim…

Son günlerde konunun başlığı ve rengi değişse de, sektörünüzdeki tekelleşme konusu halen gündemin önemli bir başlığı . Siz ne düşünüyorsunuz?
Evet bu konuda söylenen çok şey ve çok fazla bilgi kirliliği var. Tekelleşme elbette var; son zamanlarda medyada yankı bulmuş olsa da aslında yaklaşık 10 yıldır var olan bir durum bu. 10 yıldır sektörde kimseden böylesi bir açıklama duymadım, konu popülerleşince “aaa evet, bizim de hakkımız yeniyor” paylaşımları bana biraz garip geliyor. Bir haksızlık gördük mü birilerini beklemeden hemen ses çıkarmak ve susmamak gerektiğini düşünüyorum.
Oyun tarih ve mekanları;

İlk yorum yapan siz olun