Hakan Bahar, kreatif dünyanın oldukça yakından tanıdığı bir isim. Müzisyenliği ile geniş çevrelerce de tanınıyor ve dinleyici de kendisi de bundan hayli memnun. Hakan Bahar, yaptığı şeye anlam ve değer katan isimlerden biri. Dikkatimizi de en başta bu çekti. Moda alanı, müzik alanı, yayıncılık alanı…. Her ne yaparsa içine değer ve anlam katıyor. Bu da onu çok özel kılıyor. Dışarıdan görünen estetik dünyası, ona yaklaştığınızda daha da şık ve naif. Yani yakından da son derece “şık” bir insanla olma hissini yaşıyorsunuz. Kendisiyle yılbaşında sahne aldığı The Stay Boulevard Otel içindeki Komedi Kulüp performansı vesilesiyle bir araya geldik ve her satırı sanat olan bu güzel röportajı bize armağan etti.
Hakan Bey merhaba, yeni yılı sahnede karşıladınız. Nasıl bir geceydi?
Komedi Kulüp sahnesinde bizi izlemeye gelenler için başlığımız “Evde Gibi Yılbaşı” konseptiydi. Bu konsept için beni aradıklarında çok heyecanlandım çünkü evde yılbaşı duygusu benim için yılbaşı yemeği ,tombala ve yılbaşı konseri üçlüsü… Tombala heyecanı , ışıldayan sahne performansları ve disco havaları ile unutulmaz bir yılbaşı gecesi… Bu gecede bana eşlik eden arkadaşlarım da Alican Ayyıldız,Murathan Özbek ve Serdar Ormancı oldu.
Daha önce Sezen Aksu’dan dinlediğimiz “Dört Günlük Bir Şey” yorumunuza bayılıyoruz. Şarkının se çim ve kayıt süreci nasıldı?
Tasarımcı Hakaan Yıldırım’ın bir gün beni arayıp “İstanbul’da bir Couture defilesi yapacağım ve senin defile esnasında bir şarkı söylemeni istiyorum.” demesi ile müzikal yolculuğumda yeni bir dönem başladı. Böylesine hisli, yetenekli ve uluslararası bir artistin projesinde yer almak çok heyecan vericiydi. Böyle görkemli bir show’da şarkı söylemek ve şarkının Sezen Aksu’ya ait bir eser olması, bu süreci daha da heyecanlı kıldı. Defile sonrası bu eser, dijital müzik platformlarında yayınlandı. Eserin aranjesini Ozan Çolakoğlu yaptı. Video klibini de yönetmen Deniz Özgün çekti.
Sahne kostümleriniz çok orijinal ve çok estetik. Bunları hayal etmek ve seçmek bu işin profesyoneli olduğunuz için kolay mı? Yoksa üzerinde ciddi zaman harcanıyor mu?
Sahne kostümlerimi Hakaan Yıldırım tasarladı. Tabii ki bu tasarımlar birbirimizi hissederek ve biriktirdiğimiz yakınlığın ve Yıldırım’ın vizyonu ile birleşimi sonucu hayata geçiyor. Şimdiye kadar pek çok kostüm tasarladı benim için. Her kostüm provasında bir opera sahnesindeymişim gibi hissederim kendimi, görkemli ve ince işçilik ile hazırlanan bu kostümler ciddi bir emek ve uğraşı ile yaratılıyor.

Sizin sanatla olan ilişkinizde keskin ayrımlar olmadığını düşünüyoruz. Biri diğerinden daha önde değil, her biri ayrılmaz halkalar gibi. Müzik, moda, fotograf… Sizce bu izlenimimiz ne kadar doğru?
Harika bir tespit! Hepsi iç içe ve birbirini kapsıyor. Bu bir his, bunu hep şöyle anlatırım; duygular, içinde yoğrulduğunuz bir bakış açısı. Bu bakış açısı ile yoğrulan biriyim, hep bunu hissettim; şarkı söyler, dans eder, teatral fikirler düşünür ve bunun içinde yaşarım. Mesleğimi yani moda editörlüğünü hep böyle icra ettim. *Moodboard’lar yaptım ve sonrasında onları realize ettim. O giysileri önce ben giydim, o mekanlara gittim hayal kurdum ve önce ben kendi içimde o fotoğrafı çektim. Hepsi birbiri ile çok yakından bağlantılı, sahneye bir şey koymak gibi. Bir hikayenin peşinden gitmek ve hayat ile bağlantınızı bu halkalar üzerinden hissetmek…
*Moodboard; tasarım/yaratım sürecinde ilham almak için kullanılan, üzerine resim veya yazı gibi bir çok materyalin yerleştirildiği, konuyu daha iyi kavramak ve görsel bir dil oluşturmak adına yapılan panolardır.
“Bugün sahip olduğum altyapı ve bakış açım tiyatro sayesinde.” demiştiniz. Sahne aşkı, lise zamanlarında tiyatro ile başlıyor sonra tiyatro içinize opera ateşini düşürüyor. Devamını ve sizi bugünlere getiren bu yolu sizden dinlemek isteriz.
Lise zamanlarım hayatımın en unutulmaz heyecanlarını tattığım ve peşinden koştuğum zamanlar. Beyoğlu’nda İstanbul Kültür Oyuncuları ile Şehir Tiyatroları çocuk oyunlarında küçük roller alarak başladım ve tiyatro büyük aşkım oldu, sahneden başka hiçbir şey düşünmez oldum. Şarkı söylemek ve görkemli kostümler içinde olmak… Bunun hayali içinde yaşardım. Harbiye’deki İstanbul Radyosu TRT Gençlik Korosu benim bakış açımı tamamıyla değiştirdi. Çok sesli müziğe ve dünya modasına ilgimi yöneltmeye başladım. İşte o zaman opera, kostümler , defileler, moda dergileri ve fotoğraf hayatımın anlamı oldu.

İstanbul’u sizden dinlemek ya da sizin gözünüzden ona bakmak çok güzel. Ortada büyük bir sevgi olduğu çok belli. Peki sizin İstanbul’unuz hangi semtler, hangi kaldırımlar ya da hangi sokaklar?
İstanbul’da doğup büyüyen biri olarak en büyük şansım derim İSTANBUL için. Burada doğmak için yaratılmışım, hep bunu düşünürüm. Hep çok sevdim ve hep çok hayran kaldım bu şehre. Bu şehrin duygusuna hakimdim ve beni tanıyanlar bu şehri yürüyerek gezdiğimi bilirler. En sevdiğim şeydir bu şehirde yürümek. Bu şehir benim için bir opera sahnesi gibidir ; dev camiiler, kubbeler, ezan sesleri… Şehrin içinde dolaşıp yüzleri seyrederim, kılıklar dikkatimi çeker, çok yaratıcı bulurum kılıkları. Vapurlar, vapur sesleri… İstanbul benim için sesi olan bir şehirdir. Bu sesli şehirde buldum kendi sesimi.
Yayıncılıkla uzun süre uğraşan biri olarak kütüphanenizi de merak ediyoruz.
Yayıncılık hayatıma Marie Claire dergisinde basladım. O zamanlar yayın yönetmeni Fatoş Yalın’dı. Sonrasında Harpers Bazaar dergisinde moda editörü olarak devam ettim. Paris ve Milano’ya Bazaar için moda haftalarını izlemeye gitmeye başladım ve tabii ki hayran oduğum fotoğrafçıların kitaplarını almak, araştırma yapmak ile başladı ve bir kütüphanem oluştu. Show’ları izler, sonra otelime gelip aldığım kitapları inceler, hayaller kurmaya başlardım. Aslında ilham, bu artist’lerin duygularını kendi dünyam ile harmanlayınca oluştu. Ve kitap alma aşkı işte o zaman büyüdükçe büyüdü… Hayatımda hamallığını severek yaptığım tek şey kitap taşımak.
Ünlüler ile çalıştınız ve siz de hem işin mutfak kısmında hem de sahnede ünlüsünüz. Bunu düşünerek, “güç” kavramı size ne ifade ediyor?
Güç bir birikim, bir donanım konusudur benim için. Aşkının peşinden giden bir artist’in hikayesidir güç. Gercek bir bakış açısı ile yoğrulduğunuzda, güç kavramı yarattığınız dünyanın naif bir duruşudur.

Aşık Veysel’in “Uzun İnce Bir Yoldayım” eserini sevdiğinizi, ve sizdeki izdüşümünün “Her şey gelir geçer, yalnızca yürü.” olduğunu biliyoruz. Motto’larınızdan biri diyebilir miyiz?
Zorlu PSM Touche sahnesinde yaptıgım CAZİNO programının açılış eseriydi Aşık Veysel’in bu unutulmaz eseri. Bu eser bana çok şey hatırlatıyor; farklı olmanın bir kusur değil, bir armağan olduğunu ve kalplerinde taşıdıkları hikayeler ile kimseden etkilenmeden, sessizce ama vazgeçmeyen nezaketleri ile çizgilerin dışına taşanları hatırlatır… Kimsenin sormaya cesaret edemediği soruları soran, dünyanın hızla akıp geçişini izleyen hayalperestleri hatırlatıyor.
Sizi yakalamışken modadan konuşmamak olmaz. Şıklık bir kişilik meselesi midir?
Giyinmek bir bakış açısıdır. Ne dinlediğiniz, ne seyrettiğiniz ve ne okuduğunuz ile çok yakından ilgilidir. Bir bütünün yansıması olarak düşünebiliriz. Bir insana baktığımızda bize bir fikir verir giyinmek.
Bir vintage mağazanız var: *HBWARDROBE Bu gardroba bir parçanın girebilmesi için filtreniz nedir?
HBWARDROBE seyahatlerimde topladığım parçalardan oluşuyor. Başlarda moda çekimlerim için vintage pazarlardan topladığım bu eşyalar, sonrasında bu gardrobu oluşturdu. Kendi stilim ile harmanlanınca dünya markalarının eski koleksiyonlarını taramaya basladım ve benim dünyama yakın giysileri toplamaya basladım. Gittiğim pek çok ülkede peşine düştüğüm vintage pazarlar ve dükkanlarda 1990’lara ait koleksiyon parçalarını biriktirdim. Yves Saint Laurent, Claude Montana, Ferre ,Armani, Gianni Versace, John Galliano, Jean Paul Gaultier gibi markaların 1990’lardaki koleksiyonlarından parçalar ekledim.

Stil ikonlarınız kimlerdir?
Yaşamlarını sanatlarıyla harmanlayan, bakış açıları kendilerini ve stillerini oluşturan, ilham veren insanlar beni heyecanlandırır. Jean-Michel Basquiat, Miles Davis, Thelonious Monk, David Hockney.
Yeni yıl için wish list’inizde neler var?
Bu yıl müzikal açıdan bir seri yeni eserler yayınlayacağım. Düzenlemelerini Ergün Şenlendirici’nin yaptığı eserleri dijital müzik platformlarında dinleyebilecekesiniz. Yılbaşı konserinde çaldığımız pek çok yeni düzenleme alaturka & alafranga bir sound olarak adlandırdığım bu yeni repertuarı pek çok konser ile dinleyicilerimle paylaşacağım. Müzikal açıdan beni çok heyecanlandıran bir yıl 2025. Müziğimin daha geniş kitleler ile buluşmasını temenni ediyorum .Kalplere dokunsun ve hepimize iyi gelsin.
İlk yorum yapan siz olun