İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Söyleşi – Ramazan Sesler: Işıltılı Bir Virtüözün Gözünden Müzik, Performanslar ve Kültür Mirası Üzerine

Yağmurlu ve soğuk bir İstanbul gününde, Ramazan Sesler ile söyleşi için randevulaşıyoruz. Tam saatinde ve son derece mutevazı bir cana yakınlıkla dahil oluyor sohbete. Hasta olmasına rağmen ne zamanlamada ne söyleşide hiçbir aksaklık yaşatmıyor. Son derece disiplinli. Kendisi, merhum babası Selim Sesler’den sonra “Sesler Bayrağı”nı taşıyan virtüöz. 9 Ocak’ta Bova Sahne’de, hemen ardından da Quai Branly – Jacques Chirac Müzesi’nde (Fransa) sahne alacak. Söyleşimize menajeri Ekim Öztürk de (Caféturc Music & Arts) de dahil oluyor ve çok da güzel oluyor.

Bu performanslar öncesinde onu yakalamışken, bir virtüözle söyleşinin de verdiği heyecanla sorularımızı sormaya başlıyoruz.

Ramazan Bey merhaba, 9 Ocak’ta sizi sahnede izleyeceğiz, senenin ilk konseri. Sizi hiç dinlememiş biri için, Ramazan Sesler konseri nasıl bir deneyim vaad ediyor?

Oldukça güzel bir konser olacak. Sahnede 4 kişi olacağız, konuğumuz cazın önde gelen isimlerinden Kaan Bıyıkoğlu. Sahnede başka sürprizler de olacak. Hem sahnede hem konuklar arasında şehrin kültür-sanat hafızasında önemli yer edinmiş isimler ve ayrıca daha önce bizlere eşlik etmiş olan değerli sanatçılar katılacak…

Siz seviyorsunuz sahnenizi başka sanatçılara açmayı, öyle değil mi?

Evet, tabii. Ben de birçok sanatçıyla farklı konserlerde çalıyorum. Mesela Erol Evgin, Kubat… Kuşağının en iyi gitaristlerinden Bilal Karaman’ın öncülüğündeki Manouce A La Turca ile çaldık mesela. Yurt dışından sanatçı dostlarla da zaman zaman yolumuz kesişiyor. Örneğin Fransız grup La Caravane Passe ile gerçekleştirdiğimiz ortak kayıt.

Dinleyici de seviyor birçok sanatçının bir araya gelmesini, farklı ve çok hoş bir sinerji oluyor.

fotoğraf: ulaş beşoklar

Şimdi hikayenin en başına dönelim. Keşan’dan ailece dünya sahnelerine uzanan bir yolculuk… Yetenek sizde genetik diyebilir miyiz?

Bence evet, öyle. Dededen, atadan geliyor. Bizde herkes müzisyen. Olmayan yok, öyle diyeyim. Hatta olmaması çok zor, öyle bir ortam. Atadan miras.

Peki bunda çok istememin, dedike olmanın ve disiplinli çalışmanın etkisi olabilir mi?

İlla ki müthiş bir merakım vardı. Hatta ben kanun çalmak istiyordum ama babam (Selim Sesler) kemana yönlendirdi ilk etapta. Hatta ders aldırdı ama ben kemanı istemiyordum, keman dersine giderken abimin kanunu alırdım ve kanun dersine giderdim. Babam bunu öğrenince “tamam oğlum, sen kemanı bırak. Ama bir klarnete bak derim.” dedi ve ben klarnetle tanıştım ve çok sevdim. Ama sonuçta anne karnında bile müzik müzik müzik. Nasıl müzisyen olmazsın ki…

Klarnet çalmasaydınız hangi enstrümana kendinizi en yakın hissediyorsunuz diye soracaktım ama yanıtı verdiniz ben sormadan:)

Evet, kanun çok severim. (Gülüyor)

Alaylı bir durum var ama eğitime de önem veriliyor. Her başarının ardında bir vizyon vardır, bunu duymak çok güzel.

fotoğraf: fatih küçük

Tabii, eğitim var. Dersler aldım, babamı çok dinledim, ondan çok feyz aldım. Usta-çırak ilişkisi. Yani alaylılık da eğitim de eşit oranda mevcut. Konservatuar eğitimi değil ama özel dersler aldım. Eğitime önem verilir bizde.

Ekim Öztürk – Tamam, Ramazan’da tartışmasız kulak var, kabiliyet var. Ama biliyorsun, kayıtlarda nota önemli ve Ramazan bunlara da hakim. Dolayısıyla hem saha hem teori birleşimi söz konusu.

Muazzam…

“Babadan Oğula” diyoruz ama siz ailece aslında memleketin kültür mirası aktarımı misyonunu taşıyorsunuz. Bu çok önemli bir durum. 

Babamın eski prodüktörü Ali Coşar vardı, babam vefat ettiğinde “Ramazan, bu işi artık sen üstleneceksin” dedi, “Klarnet çalan sensin çünkü. Babadan oğula bir gelenek sürdürmen gerekli ve bayrağı sen taşıyacaksın” dedi. Albüm de o şekilde çıktı. Adı bu ama tabii sahneye konan şey Ramazan Sesler’in müziği ve özgünlüğü.

(Ramazan Sesler’in ve babası Selim Sesler’in besteleri yanında; “Arpa Buğday”, “Kalenin Dibinde”, “Tavas Zeybeği”, “Ayas Yolları”, “Drama Köprüsü” anonim eserlerden oluşan; Suzan Kardeş ve İlyas Tetik gibi müzik dünyasının önemli ustalarının konuk olduğu Babadan Oğula albümü Sony Music etiketiyle yayınlandı.)

Her başarının ardında çok ciddi bir efor olur. Hatta bu yolda başarısızlıklar da çokça olabilir. Sizin yolunuz nasıldı?

Başarısızlık pek yaşamadım. Şansım da yanımdaydı. Genelde hep kapılar açıldı. Kapılar kapandı tabii ama onların yerine hep başkaları açıldı ya da açılmasına vesile oldu.

Ekim Öztürk – Bunda şunun önemli bir rölü var, Ramazan hiçbir zaman sadece Selim Sesler ile çalmadı. Başka çalışmalar gerçekleştirdi, başka isimlerle çalıştı. Bugün Ramazan Sesler, Sesler bayrağını taşıyan kişi. Bugün bu rolü sahiplenmesi, güçlü sahiplenmesi onun bireysel olarak güçlü bir müzisyen olmasıyla da çokça ilintili.

Hayatınız müzik, müziğiniz hayatınız. Bazen bu durumdan bunaldığınız oluyor mu?

Olmaz mı… Bazen oluyor… (gülüyor) Ama çok kısa sürüyor, anlık desem yeridir. İlk günkü gibi aynı aşk ve merakla devam ediyorum.

Bizler, sizin gibi virtüözleri dinlemek için heyecanlanıyoruz, peki sizi heyecanlandıran nedir?

Beni de; bir konserde seyricinin beni pür dikkat dinlemesi, izlemesi heyecanlandırıyor. Daha iyisini vermem gerektiğini düşünüyorum. Kısacası beni de, beni izleyen seyirci heyecanlandırıyor.

Müzisyen olarak babamı aşkla, sevgiyle dinlerdim. Şu an tek aklıma gelen bu.

 İstanbul hayatınızda, müziğinizde çok önemli bir yer kaplıyor. Bu şehirde en sevdiğiniz yer neresi?

İlk ikiyi size hemen söyleyeyim: Balo Sokak ve Asmalımescit… Çok anım var oralarda, hikayelerim var; çok çalmışlığım, çok vakit geçirmişliğim var. Performans yaptığımız mekanlar kapandı tabii ama gidince bakarım oralara, halen gözlerim dolar… Çok güzel anılar, çok güzel hikayelerim var. Artık çok sık gidemiyoruz tabii.

Ekim Öztürk: Bova Sahne de bu anlamda takdir edilmeli.  Eski Beyoğlu’nda bulabildiğimiz ortamı, ruhu bulabildi ve tutturabildi. Mesela eskilerden meşhur mekan Badehane’den Bade Abla 9 Ocak’ta Bova Sahne’deki konserimize gelecek. Rahmetli Selim Abi (Sesler) ile efsane parçalara imza atmış, Ramazan ile birlikte de zaman zaman sahne almış Kanadalı sanatçı ve dostumuz Brenna MacCrimmon İstanbul’da şu an, bakalım belki onu ağırlayacağız ama sürpriz olsun…

Peki ilham nedir sizin için?

Duygularım, o anki yaşadığım, hissettiklerim… İyi bir gözlemci sayılırım. 

Günümüz ticari müzikleri, listeleri domine eden ya da gençlerin tüketmekten keyif aldığı müzikler diyelim… Sizi ne ölçüde besliyor?

Mutlaka denk geliyorum fakat özellikle odaklandığım bir detay değil. Herkesin müziğine çok saygı duyuyorum ama beni yansıtmıyor. Her emeğe saygım sonsuz ama. Bunu özellikle belirtmek isterim.

fotoğraf: ulaş beşoklar

Gırnata, klarnet demek. Bu tamam. Ama bazı yerlerde “gırnata metalden yapılır, klarnet ise gül ağacından” deniyor. Bu doğru mu?

Bu doğru bir bilgi değil. İkisi de aynı şey. 

Gırnatanın böyle assolist olduğu bizden başka bir coğrafya var mı?

Biz, Yunanistan ve Bulgaristan… Onun dışında tabii ki orkestralar için önemli bir enstruman ama yalnızca bu bölgelerde assolist. 

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir